BREAKING NEWS
latest

728x90

header-ad

468x60

header-ad

ŞİŞLİ ETFALDE AYAKTA HACET YAPMAK:)

Beni çok şaşırtan bir olaydırki ben gördüğümde küçük dilimi yuttum.
Önce bir araştırma yaptım şişli etfal hastanesi içinde kaç tane halka açık herkesin kullanabiliceği tuvalet vardır diye sayısını öğrendiğimde bunun 50 üzeri gibi bir rakamla karşılaştım.
Şimdi sormak lazım seni bu skandala iten neydi tuvalet bolca varmış zaten!
Tuvalet yok desen hadi yetmiyor desen ama rakam 50 yahu bunu geçtim çünki amaç tuvalet bulmak değil belli.
Hadi diyelim doktoruna kızdın ve şiddetsiz eylem yapıcam dedin ayakta s...m dedin ama ey insan orasıda asansör girişi doktorun orada ne işi var doktor odasına pekala kapısından giriş yapıp yine odasına girer ayakta dışkı çıkarma eylemin yapabilirdin ve başarılıda olurdu.
Diğer kafama takılan soru ise hala sütyen takmayan kadınlara yollu gözüyle bakan mahalle baskısı yapmayı kendine amaç edinmiş bir toplumun saygın olarak görülen sözüm ona teyzesi haberin varmı iç çamaşırı giymemişsin sütyen dediğin dondurmada külah



EDWARD NORTON VE AŞMIŞ OYUNCULUĞU İLE 10 FİLM

1. Primal Fear/ İlk Korku (1996)
 IMDB: 7.7  

Edward Norton’la tanışma filmi de diyebiliriz. Norton daha ilk filminden ileride yapacağı iÅŸlerin bir önizlemesini vermiÅŸ. İlk Korku, daha sonraki iÅŸlerinde de karşımıza çıkan ÅŸizofrenik bakışları Norton’ın en genç halinde izleme fırsatı sunuyor bizlere. BaÅŸrolde yer alan usta aktör Richard Gere’in gölgesinde kalmayı kabullenmeyen daha doÄŸrusu doÄŸası gereÄŸi kabullenemeyen bir Edward Norton var karşımızda. Belki de bu sebeple çoÄŸu insan Norton’ın yeteneÄŸinin doÄŸuÅŸtan geldiÄŸini savunuyor. 2000 kiÅŸi arasından Aaron rolü için seçilmesinin baÅŸka bir nedeni de olamaz diye düşünüyorum. Birden fazla temanın oldukça baÅŸarılı bir biçimde iÅŸlenmesiyle IMDB’de 7.7 puan almayı baÅŸaran bu film salt Edward Norton’ın final sahnesindeki oyunculuÄŸu için bile izlenebilir.



2. American History X /GeçmiÅŸin Gölgesinde (1998) 
IMDB: 8.6 

Her ne kadar Edward Norton’ın döktürdüğü bir film olsa da baÅŸarısını oyunculuklar kadar kurguya da borçludur “GeçmiÅŸin Gölgesinde.” Yönetmenin ilk deneyimi olmasına raÄŸmen ırkçılık üzerine çekilmiÅŸ milyon tane filmin önüne bir anda geçmeyi baÅŸarabilmiÅŸtir. Herkesin en az bir defa izlemesi gerektiÄŸini düşündüğüm bu film Edward Norton’a en iyi oyuncu Oscar adaylığını getirmiÅŸtir. Rolü için fiziksel deÄŸiÅŸimin yanı sıra ruhsal bir deÄŸiÅŸimden de geçtiÄŸi izlenimini uyandıran performansı filme damgasını vurmuÅŸtur.
Hiç kuÅŸkusuz en etkileyici sahnelerinden biri Norton’ın bir bakışıyla oyuncu, film, senaryo gibi kavramları tamamen soyutlaÅŸtırarak karaktere büründüğü andır.



3. Fight Club/ Dövüş Kulübü (1999)
 IMDB: 8.9

Edward Norton ve Brad Pitt’in baÅŸrolleri paylaÅŸtığı David Fincher’in efsane filmi hakkında pek bir ÅŸey söylemeye gerek yok sanırım. Kültler arasında yerini çoktan almış olan Dövüş Kulübü’nü ÅŸu sözlerle bir kez daha hafızalarda canlandırmakta yarar var:

“Lanet olsun! Bütün bir nesil benzn pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuÅŸ. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peÅŸinde… Nefret ettiÄŸimiz iÅŸlerde çalışıp, gereksiz ÅŸeyler alıyoruz… Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne büyük bir savaÅŸ yaÅŸadık ne de büyül buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaÅŸ. En büyük buhanımız hayatlarımız...” 

4. 25. Hour / 25. Saat (2002)
 IMDB: 7.7

Oscarlı oyuncu Philip Seymour ile halen nasıl Oscar alamadığına ÅŸaşırdığımız Edward Norton buluÅŸması. Edward Norton’ı diÄŸer rollerinden farklı bir rolde görüyoruz. Bu nedenle dönüm noktası niteliÄŸinde bir film sayılabilir. Özellikle monolog performansları kendisine bininci kez hayran olmamızı saÄŸlayacak nitelikte.

5. The Painted Veil/ Duvak (2007)
 IMDB: 7.5

OyunculuÄŸun bir senaryoyu nerelere taşıyabileceÄŸini gösteren filmdir bana göre. Oldukça sıradan bir hikaye olmasına raÄŸmen Edward Norton ve Naomi Watts’ın performansları izlemesi keyifli bir dram ortaya çıkarmış. Aynı adlı romandan uyarlanan film GüneydoÄŸu Asya’da çekildiÄŸinden midir bilinmez kendi türleri arasında ön plana çıkmayı baÅŸarıyor. Norton’ın içinden daha kaç karakter çıkabilir gibi cevabı olmayan sorular da film sonrası akılda kalanlar arasında olacaktır.

 Ek: Filmin sonundaki ÅŸarkıyı merak edenler için: A La Claire Fountaine 

6. The Illuistonist/Sihirbaz (2006)
 IMDB: 7.6 

The Prestige ile aynı zamanlarda vizyona giren aynı derecede baÅŸarılı bir sihirbaz filmi. Kurgusu da en az Prestige kadar ÅŸaşırtıcıdır. Özellikle beklenmedik finali ve Norton’ın yanı sıra Jessica Biel ve Paul Giametti’yi barındıran kaliteli oyuncu kadrosuyla izlenmeye deÄŸe bir filmdir.

7. The Incredible Hulk (2008) 
IMDB: 6.9 
Karşımıza oldukça farklı bir Edward Norton çıkartan film. Bu tarz filmlerden hoÅŸlananlar için Edward Norton’ın enfes oyunculuÄŸu kaçırılmamalıdır tabi ki. Ancak ben senaryo ve kurgu açısından Norton’ın seviyesinin altında kalmış bir film olduÄŸu kanısındayım. Yine de aksiyon dolu, keyifli bir 2 saat geçirmek için tercih edilebilir.

8.Moonrise Kingdom /Yükselen Ay Krallığı (2012)
 IMDB:7.8


Wes Anderson’ın elinden çıkmış bir filmi beÄŸenmemek mümkün deÄŸildir benim için. İşin içinde bir de Edward Norton varsa gerisini siz düşünün. Yükselen Ay Krallığı, Norton severler için çerez tadında bir filmdir. İzlediÄŸinizde İlk Korku filmindeki Edward Norton’ı anımsatır. İlk Korku’daki Aaron’ın avukatına nasıl biri olduÄŸu sorulduÄŸunda izci bir çocuk gibi cevabı alınmıştır. Belki de Anderson’ın Edward Norton’a bir izcibaşı rolü biçerken esin kaynağı oyuncunun ilk filmi olmuÅŸtur. 

Filmin kadrosu insanın iÅŸtahını açan türden: Bruce Willis, Tilda Swinton, Bill Murray, Frances McDormand Norton’a eÅŸlik eden usta oyuncular.

Ayrıca her Wes Anderson filmi gibi müthiÅŸ bir müzik ziyafeti de sizleri beklemekte. Fragmanda çalan ÅŸarkı için: Francoise Hardy - Le Temps de l'Amour 

9. The Grand Budapeste Hotel /Büyük Budapeste Oteli (2014) 
IMDB:8.1 


2014 yılının en iyi filmlerinden. Wes Anderson-Edward Norton buluÅŸmasının ikinci ürünü. Oyuncu kadrosu tabi ki Anderson’a yakışacak bir kadro. Sanatsal bir anlatımın, naif bir senaryonun buluÅŸması. Mutlaka izlenmesi gereken bir film. Burma bıyıklı bir Edward Norton ise bonusu.

10. Birdman/ Atmaca (2014) 
IMDB: 7.9 

GeçtiÄŸimiz yılın sinema dünyasına bir armaÄŸanı daha. Michael Keaton’ın baÅŸrolde oynadığı filmde Edward Norton’ı küstah bir tiyatrocu olarak izliyoruz. Artık Norton’ın oyunculuÄŸunun üzerine söylenecek veya tartışılacak pek bir ÅŸey kalmadığını biliyoruz. Bu yüzden arkanıza yaslanıp büyük bir keyifle takip edeceÄŸiniz uzun ancak akıcı, kült olmaya aday Birdman ile baÅŸbaÅŸa bırakıyorum sizleri.

SİYA SİYABEND


Duvar’a Karşı, Temmuz’da ve son olarak Kesik filmiyle karşımıza çıkan Fatih Akın,Türk asıllı Alman bir yönetmen. Siya SiyaBend ise Akın’ın müzikle İstanbul’un tarifini yaptığı
İstanbul Hatırası (Crossing the Bridge the Sound of İstanbul) adlı belgeseliyle adı duyulan grup.
Ancak grubun oluÅŸumu belgeselin yapımından  çok daha öncesine dayanıyor.Kendilerini Fatih
Akın aracılığıyla anlatma fırsatı yakalamışlar sadece.Yaklaşık 19 yıldır albüm çıkarmaksızın 
sokak müziÄŸini gerçek anlamda yaÅŸatan Siya SiyaBend,  gölgenin gölgesi anlamına gelen adını
mezapotamyadaki bir halk kahramanından almaktadır.Özgür insanlara müzik üretiyoruz
sloganıyla dikkatleri çekmeyi başaran grup doğaçlama müziğin yanı sıra semahlar ve deyişleri de
kendilerine özgü bir şekilde yorumlamaktadırlar. Kurulduğu günden itibaren sokağın nabzını
tutmakta ve belirli bir türü benimsemeyi reddetmektedirler.Bugünlerde  Hakan Özboz
(gitar/vokal), Memduh Özdemir (bas) , Murat ToktaÅŸ (solist/gitar/perküsyon)  ,Erdem (davul), Li
kadrosuyla yoluna devam etmektedir. Grubun solistliğini bizon lakaplı Murat Toktaş
üstlenmektedir. Kendileri yaptıkları müziÄŸi ÅŸu cümle ile  özetliyorlar: doÄŸaçlama öykü anlatan
muratın vokali doğaçlama çalınan müzikle ssb sezgisel düşgörücü bir öykübilimcilik eylemidir.
Grup, müzik alanındaki normlara tepki olarak ortaya çıkmış. Günümüz müzik standartlarının oldukça ötesinde bir müzik algıları var. Bu sebeple de müzik piyasasının
karşısında yer almayı tercih ediyorlar. Çıkardıkları demoları elden dağıtarak var olmaya
çalışsalar da grubun solisti Bizon Murat son zamanlarda bıçağın kemiğe dayandığını söylüyor.
Polisin sokakta çalmalarına ve CD’lerini satmalarına engel olmaya çalışmasının yanı sıra
kimilerinin sırf sokakta çaldıkları için onları küçümsediğini hatta hastalıklılarmış tavrı
takındığını dile getiriyor. Tüm bunlara bir de geçim sıkıntısı eklenince gelen albüm tekliflerini
reddetmenin zorluğundan da bahsediyor. Bu durumda ise bir albüm çıkarıp gelen parayla adam
gibi iÅŸler yapmak istediÄŸini de ekliyor.





ŞEHİR İNSANIN KURDUDUR

 
Dünya üzerinde binlerce ÅŸehir ve bu ÅŸehirlerde yaÅŸayan milyonlarca insan... Tüm bu ÅŸehirler ve insanlar birbirleriyle sonu gelmez bir etkileÅŸim içerisindeler. GeçmiÅŸten günümüze dek toplumların bir araya gelmesiyle oluÅŸturduÄŸu ÅŸehirler deÄŸiÅŸen dinamikleriyle beraber aynı toplumları etkilemeye devam ediyor. Sokaklar, caddeler, binalar ve ÅŸehir dendiÄŸinde akla gelen diÄŸer tüm unsurlar bireylerin yaÅŸam tarzlarına tutulan birer ayna niteliÄŸini taşıyor. DoÄŸaya kentleÅŸme ile biçim verdiÄŸini düşünen insanoÄŸlunun aslında kendini ÅŸekillendirdiÄŸi de tutulan bu ayna sayesinde anlaşılıyor. DoÄŸaya verilen zarar zamanla insanlara verilen bir zarar haline gelirken, yapılan her yatırım bir nebze olsun kiÅŸilerin geleceklerini güvence altına alıyor.İnsanlar ÅŸehirleri kirletiyor. Öyle ki yaÅŸamın her katmanına yayılan bu kirlilik türlerine isim koymakta zorlanır hale geliyoruz.  Gürültü kirliliÄŸi, hava kirliliÄŸi, su kirliliÄŸi, toprak kirliliÄŸi ve görüntü kirliliÄŸi adlandırabildiklerimizden sadece birkaç tanesi. Ne yazık ki finansal çıkarlar uÄŸruna tahrip edilen doÄŸaya verilen zararı anlatmaya kalktığımızda bu tamlamaların tümü yetersiz kalıyor. Dikilen her yeni gökdelen gökyüzüne kim daha çok yaklaÅŸabiliyor yarışı içinde.Ekonomik ve siyasi gücü elinde bulundurulanlar kat sayısı iki hatta üç basamaktan oluÅŸan binalar dikerek medeniyetin zirvesine ulaşılacağı propagandasıyla kendilerini haklı çıkarma derdindeler."Metropol" adı altında kirliliÄŸi ÅŸehirleÅŸmenin en doÄŸal sonucu olarak lanse ettikleri bu yapılar ile küçük bir çocuÄŸun kendisinden baÅŸkasının faydalarını gözetmeksizin oyuncaklarıyla kurduÄŸu ve boyunun üç-dört katı çarÅŸaflarla örttüğü yapılardan ideolojik olarak ne farkı var? Annesinin o çarÅŸafları daha sonra ne zahmetlerle yıkayıp ütüleyeceÄŸini umursamayan çocuk misali ÅŸehirleÅŸmeyi çıkarları doÄŸrultusunda anlayanlar da düşüncesiz davranışlar ve uygulamalarla hem topluma hem de çevreye geri dönülmesi zor zararlar veriyor.Kentlerin içinde bulunduÄŸu durumu tek bir insan grubuna mal etmek tabi ki doÄŸru bir davranış deÄŸil. Bireylerin üzerlerine düşen görevleri bilinçsiz ya da bilinçli bir ÅŸekilde yerine getirmemesi de düzensiz ÅŸehirlerin oluÅŸmasının bir diÄŸer önemli nedeni.Åžehirler insanları kirletiyor. KoÅŸuÅŸturmayı günlük hayatın merkezine koyan kentli yaÅŸam ÅŸekli insan enerjisini sömürmek üzerine kurulu. Temel sorumlulukların yanında kendine de vakit ayırmak isteyenler kazananı olmayan bir maratonun yarışçısı haline geliyorlar. Hızlı yaÅŸamanın bir mecburiyete dönüştüğü ÅŸehirler insanları her alanda bir rekabetin içine sürüklüyor. Sonuç olarak menfaatçi, diÄŸer insanları ve canlıları önemsemeyen, piramidin tepesine kendini yerleÅŸtiren bireyler ortaya çıkıyor. Åžehirsel yapıların zarar verdiÄŸi maddi deÄŸerler, yozlaÅŸan manevi deÄŸerlerle birlikte toplumun katmanlaÅŸmasına yol açıyor. Bu durumsa artık görmeye alışkın hale geldiÄŸimiz problemleri beraberinde getiriyor. Psikolojik sorunlar toplumu tüketecek seviyeye çıkıyor; cinayetler, tecavüzler, soygunlar sıradanlaşıyor. İnsanın doÄŸanın kaynaklarını tüketmesine karşılık ÅŸehir yaÅŸamı da  insanı tüketiyor. Herhangi bir kimliÄŸe bürünememiÅŸ, insanını fabrikada iÅŸler gibi biçimlendiren bu tür  metropollerin aksine doÄŸaya uyum saÄŸlamayı baÅŸarabilmiÅŸ ÅŸehirler kent yaÅŸamının insanı olumsuz etkilediÄŸi düşüncesinin antitezi konumunda. Åžehirlerin insanı üzerine giydiÄŸi bir kıyafet misali tanımladığını kabul edecek olursak bireysel çıkarlar yerine toplumsal çıkarların esas alındığı kentlerin hedef kabul edilmesi gerektiÄŸi gerçeÄŸi apaçık bir ÅŸekilde karşımıza çıkıyor.
Konumuza uygun gördüğümüz videoları izleyebilirsiniz.




KURGUDA YAÅžAMAK

          

  YaÅŸadığımız hayatların sınırları vardır. DoÄŸası gereÄŸi insan bu sınırların dışına çıkmayı hayal etmeden yaÅŸayamaz. Düşlerimiz en karanlık zamanlarda bir umut ışığı olur bizlere. Ya da düşlerimizi yaÅŸayanlar. Gerçekle ulaÅŸamadığımız bu ışığa kurgu yoluyla ulaÅŸmaya çalışırız. Kurgusal karakterlerin yaÅŸamlarından kendimize pay biçmeye baÅŸlarız. Onların baÅŸarılarıyla mutlu olur, sıkıntılarıyla üzülürüz.  Biz ki çevremizde yaÅŸanan onca sıkıntıya aldırış etmeyen insanlar, okuduÄŸumuz kitabın karakterinin başına bir ÅŸey geldiÄŸinde kimi zaman bir ah çeker kimi zaman da gözyaÅŸlarımıza hâkim olamayız. Oysa bilmiyor muyuz bu olayın sadece bir kurgudan ibaret olduÄŸunu? O halde bizi bu denli etkileyen ne?
            Ben insanların birden fazla karakteri olduÄŸuna inanırım. Ortaya çıkardıkları veya çıkartmadıkları fakat ruhlarının derinliklerinde bir yerlerde her zaman var olan, ortaya çıkmayı bekleyen.  Kurgu denen kavram da hayatın ta kendisidir. Bu yüzdendir ki her okuduÄŸumuz, izlediÄŸimiz kurgusal karakterde kendimizden bir parça buluruz. Bizi bize anlatan. Ya hayalini kurduÄŸumuzdur kurgu ya da gerçeÄŸimiz.  İnsan ile kurgu arasındaki bütünleÅŸme iÅŸte bu noktadan sonra baÅŸlar.

“Bütün güzel kadınlar zannettiler ki
Aşk üzerine yazdığım her şiir
Kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim
Onları iş olsun diye yazdığımı
Bilmenin”

            Der Orhan Veli “İş Olsun diye” adlı ÅŸiirinde.  Birkaç dizede özetler aslında insanı kurguya yönelten noktayı.
            Kurgu dünyayı yaÅŸanabilir hale getirir. En az biz olan, bizi anlatan olay ve karakterler kadar zıt ve farklı olanı da severiz. Tekdüze yaÅŸamlarımızdan bizi koparıp farklı bir tat verir bu olay ve karakterler. Farklı olaylarda, yabancı kiÅŸilerle, bambaÅŸka mekânlarda kaybederiz kendimizi. Kurgu okumanın ya da izlemenin en temel amaçlarından biri de bu deÄŸil midir zaten. BaÅŸka hayatlara girmek, bize yabancı olanların ruhlarında dolaÅŸmak.  Sonunda da belki o ruha bürünüp, karakterin kendisi olup, bütünleÅŸmek. Bu durumun sonucunda da diÄŸer insanları belki de dünyayı algılayıp, anlamak.
            Dünyaya ve gerçekliÄŸe gözlerimizi açtığımız anda kurguya da gözlerimizi açarız. Daha anne karnındayken ÅŸarkılarla, masallarla tanıştığımız kurgu yaÅŸam boyunca bizimledir. İzlediÄŸimiz çizgi filmler deÄŸiÅŸir; diziler, filmler gelir yerlerine. OkuduÄŸumuz masallar deÄŸiÅŸir; romanlar, ÅŸiirler alır yerlerini. DeÄŸiÅŸmeyen tek ÅŸey kurgudur. Derinlere indiÄŸimizde insanın varoluÅŸu bile bir kurguya dayalı deÄŸil midir zaten? DoÄŸumdan öncesi ve ölümden sonrası. Bilinmeyen her ÅŸey birer kurgu halini alır insan beyninde. KiÅŸiler ise bu kurguların kahramanları. Bu noktadan sonra dünya insanın kendi zihninde yaÅŸadığı kurgu ve diÄŸer insanların kurgusu olmak üzere ikiye ayrılır. İnsandaki farklı olana ulaÅŸma duygusu burada da kendini gösterir ve kurguya olan açlık tam bu noktada baÅŸlar. Kitaplar okunur, filmler izlenir. Farklı yaÅŸamlara girilir. ÇoÄŸu zaman bu yaÅŸamlar kendi hayatlarımızdan daha çekici, kahramanları ise hayatımızdaki insanlardan daha sevilesi gelmeye baÅŸlar. Peki neden? Niçin kendi kurgularımızda bu denli mutlu olamıyoruz. Neden yaÅŸamımızdaki insanlara kitap ya da film karakterleri kadar deÄŸer veremiyoruz? Kurgudaki mükemmellikten mi yoksa bizim kurguya olan yaklaşımımızdan mı? Belki sandığımız gibi bu karakterlerin insansı hatalardan uzak, mükemmel tavırları deÄŸildir onları bu denli çekici kılan. Ya da tersine bize benzemeleri. Bizler gibi düşünüp hatalar yapabilmeleri,  az da olsa kusurlarımızla yaÅŸabilmemizi saÄŸlayabilmeleri.  Hiç düşündünüz mü kurgusal bir karakteri tanıma sürecini. KarşılaÅŸtırdınız mı bir insanı yeni tanımaya baÅŸladığınız zamanlarla. Onları dış görünüşlerine göre mi sevdik. Ayırdık mı güzel, çirkin, zayıf, ÅŸiÅŸko, aptal, zeki diye? Karakteri yaratan kiÅŸi nasıl anlattıysa bize onu öyle tanıdık. Ne bir eksik ne de bir fazla. Birini yazarının bakış açısından tanımakla, kendi bakış açımızdan tanımanın farklılıklarını fark edebilirsek eÄŸer, kitaplardaki karakterleri tanır gibi tanımaya çalışırsak insanları belki o zaman gerçek sevginin tadına varabileceÄŸiz.


A SOSYAL MEDYA



Teknolojinin yararları kadar birçok zararı olduğu da herkes tarafından bilinen bir gerçek. Hayatımızı kolaylaştırıyormuş gibi görünen akıllı telefon, tablet ve bilgisayarlar bu duruma verilebilecek en güzel örnekler. Özellikle sosyal medya kavramının yaşantımıza girmesiyle beraber büyük ivme kazanan toplumsal bir dönüşümden bahsetmek mümkün.

Son yıllarda hayatımızı ele geçiren yeni bir ortam: sosyal medya. Kişilerin kendilerini ifade etmelerini kolaylaştıran platformlar gün geçtikçe popülerleşmekte. Öyle ki maksimum seviyeye ulaşan bu durum yüzyıllar boyunca birikerek oluşan gelenek, görenek ve kültür gibi kavramları da hapsi altına almış durumda. Popüler kültür olarak adlandırılan canavarı sosyal medyanın topluma en büyük darbesi olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Durup etrafınıza baktığınızda ellerindeki telefondan başka olan bitene gözlerini kapamış insanlarla çevrili olduğunuzu fark edeceksiniz. Bu kimseler çevrelerindeki gelişmeleri avuçlarının içine sığdırabildikleri sanal dünyadan takip etmekte, tepkilerini yine aynı sanal ortamda göstermektedirler.Sonuç mu? Bir yemek masasında, bir dost sofrasında birbirleriyle konuşmayan hatta kafalarını kaldırıp karşılarındaki insanın gözlerinin içine bakmayan sanal kimlikler. Oluşan sanal kültür ve yaşanan toplumsal çöküşler. İnsanın insana bu denli yakın olması ama bir o kadar da uzak düşmüş yaşantılar.
İnsan olduğumuzu unutup bir robota dönüşmeden önce gitgide daha büyük bir çılgınlık haline gelen sosyal medya akımına müdahale etmeliyiz. Birbirimizi çoktan unutur hale geldik ancak varoluşumuzu unutmadan bu sürece bir son vermeliyiz. Hayat gerçekte yaşadığımız tecrübelerle ders verir bize, klavye üzerinden dokunduğumuz harflerle değil.




SELFİE


Selfie akımı çığ gibi büyürken bazısı güldürüyor bazısı insanda düşünmeye sebebiyet veriyor.Sizler için derlediğimiz video'muzda eğlenceli seyirler olmasını diliyoruz.












EPİLASYONA İSYAN VAR



Hayatı boyunca tüylerini almayan bir kadın bu olabilirmi demeyin günümüz dünya kadınlarının en değer verdiği bakım,epilasyon vb bazıları için isyan halini alabiliyor ve bununla eğlenebiliyor nasılmı?
video'muzda bazı fotoğraflarını görebilirsiniz.
İşte size yasmin gasimova

Peştemal Tarzı Plaj Havlusu





Yeni trend PeÅŸtemal havlular bu yazda ilgi üstüne ilgi görüyor polyester barındırmaması el iÅŸleme ve pamuktan oluÅŸması kullanıcıya rahatlık ve kaliteyi yaÅŸatıyor diÄŸer plaj havlularından farklı olarak daha hafif ve daha emici fiyatları ise diÄŸer plaj havlularıyla hemen hemen aynı gibi 
peştemal plaj havlularıyla ilgili araştırmamız sonucu www.ulkeshop.com da uygun ve değişik renklerini bulabildik ve sizlerle paylaştık.
Åžimdiden iyi tatiller.

AKLI ŞİDDET


Devlet çözümünü bekleyen şiddet aklıyla karşı karşıyayız hayatımızı tehdit eden şiddetci bireyler her yerde karşımıza çıkabiliyor bu şiddet severler özellikle trafikte hata yapmanızı asla affetmiyorlar sağ kapılarında hazırda bekleyen yaralama öldürme aletleri ile sizlerin en ufak hatasında aniden karşınızda savaş yada öl haykırışlarıyla beliriyorlar araç kullanma sizin karakteriniz yada kişiliğiniz algılanıyor bu şiddete maruz kalmamanız için yapmanız gerekenler keşke olabilse ama inanın yok tavsiye olarak biber spreyi olabilir ama bununda panzehrini bulduklarını düşünüyorum ölü taklit'i yapmak sanırım bir nebzede olsa sorunu çözecektir.
Bireysel silahlanmanın mahalle bakkalınızda bulamayacağınız avokado,ananas,kivi gibi gıda ürünlerinden daha kolay vede uygun olarak bulabiliyorlar.
Hatırlayın her köşe başında seyyar satıcılarda yada mağaza adı altında dükkanlarda çeşit çeşit vitrinlerde sıralanıyorlar bunun bir yasağı var'mı? bilemiyorum var ise belli'ki yaptırımı çok kabul görmüyor bugün lise çağındaki çocuk diyebileceğimiz bireylerde dahi bu silahlar mevcut olabiliyor.
Küçük bir basın açıklaması yada bir protesto 10 yıllarca yada ömür boyu hapsi istenirken bu tür cinayet silahları satan bulunduran hiç bir şekilde ceza almıyor.
Bu ülke sorunu umarım yakın tarihte bir çözüme kavuşturulması gerçekleşir.