Beni çok şaşırtan bir olaydırki ben gördüğümde küçük dilimi yuttum.
Önce bir araştırma yaptım şişli etfal hastanesi içinde kaç tane halka açık herkesin kullanabiliceği tuvalet vardır diye sayısını öğrendiğimde bunun 50 üzeri gibi bir rakamla karşılaştım.
Şimdi sormak lazım seni bu skandala iten neydi tuvalet bolca varmış zaten!
Tuvalet yok desen hadi yetmiyor desen ama rakam 50 yahu bunu geçtim çünki amaç tuvalet bulmak değil belli.
Hadi diyelim doktoruna kızdın ve şiddetsiz eylem yapıcam dedin ayakta s...m dedin ama ey insan orasıda asansör girişi doktorun orada ne işi var doktor odasına pekala kapısından giriş yapıp yine odasına girer ayakta dışkı çıkarma eylemin yapabilirdin ve başarılıda olurdu.
Diğer kafama takılan soru ise hala sütyen takmayan kadınlara yollu gözüyle bakan mahalle baskısı yapmayı kendine amaç edinmiş bir toplumun saygın olarak görülen sözüm ona teyzesi haberin varmı iç çamaşırı giymemişsin sütyen dediğin dondurmada külah
Unknown
-
11:14
Edit this post
1. Primal Fear/ İlk Korku (1996)
IMDB: 7.7
Edward Norton’la tanışma filmi de diyebiliriz. Norton daha ilk filminden ileride yapacağı iÅŸlerin bir önizlemesini vermiÅŸ. İlk Korku, daha sonraki iÅŸlerinde de karşımıza çıkan ÅŸizofrenik bakışları Norton’ın en genç halinde izleme fırsatı sunuyor bizlere. BaÅŸrolde yer alan usta aktör Richard Gere’in gölgesinde kalmayı kabullenmeyen daha doÄŸrusu doÄŸası gereÄŸi kabullenemeyen bir Edward Norton var karşımızda. Belki de bu sebeple çoÄŸu insan Norton’ın yeteneÄŸinin doÄŸuÅŸtan geldiÄŸini savunuyor. 2000 kiÅŸi arasından Aaron rolü için seçilmesinin baÅŸka bir nedeni de olamaz diye düşünüyorum. Birden fazla temanın oldukça baÅŸarılı bir biçimde iÅŸlenmesiyle IMDB’de 7.7 puan almayı baÅŸaran bu film salt Edward Norton’ın final sahnesindeki oyunculuÄŸu için bile izlenebilir.
2. American History X /Geçmişin Gölgesinde (1998)
IMDB: 8.6
Her ne kadar Edward Norton’ın döktürdüğü bir film olsa da baÅŸarısını oyunculuklar kadar kurguya da borçludur “GeçmiÅŸin Gölgesinde.” Yönetmenin ilk deneyimi olmasına raÄŸmen ırkçılık üzerine çekilmiÅŸ milyon tane filmin önüne bir anda geçmeyi baÅŸarabilmiÅŸtir. Herkesin en az bir defa izlemesi gerektiÄŸini düşündüğüm bu film Edward Norton’a en iyi oyuncu Oscar adaylığını getirmiÅŸtir. Rolü için fiziksel deÄŸiÅŸimin yanı sıra ruhsal bir deÄŸiÅŸimden de geçtiÄŸi izlenimini uyandıran performansı filme damgasını vurmuÅŸtur.
Hiç kuÅŸkusuz en etkileyici sahnelerinden biri Norton’ın bir bakışıyla oyuncu, film, senaryo gibi kavramları tamamen soyutlaÅŸtırarak karaktere büründüğü andır.
3. Fight Club/ Dövüş Kulübü (1999)
IMDB: 8.9
Edward Norton ve Brad Pitt’in baÅŸrolleri paylaÅŸtığı David Fincher’in efsane filmi hakkında pek bir ÅŸey söylemeye gerek yok sanırım. Kültler arasında yerini çoktan almış olan Dövüş Kulübü’nü ÅŸu sözlerle bir kez daha hafızalarda canlandırmakta yarar var:
“Lanet olsun! Bütün bir nesil benzn pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuÅŸ. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peÅŸinde… Nefret ettiÄŸimiz iÅŸlerde çalışıp, gereksiz ÅŸeyler alıyoruz… Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne büyük bir savaÅŸ yaÅŸadık ne de büyül buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaÅŸ. En büyük buhanımız hayatlarımız...”
4. 25. Hour / 25. Saat (2002)
IMDB: 7.7
Oscarlı oyuncu Philip Seymour ile halen nasıl Oscar alamadığına ÅŸaşırdığımız Edward Norton buluÅŸması. Edward Norton’ı diÄŸer rollerinden farklı bir rolde görüyoruz. Bu nedenle dönüm noktası niteliÄŸinde bir film sayılabilir. Özellikle monolog performansları kendisine bininci kez hayran olmamızı saÄŸlayacak nitelikte.
5. The Painted Veil/ Duvak (2007)
IMDB: 7.5
OyunculuÄŸun bir senaryoyu nerelere taşıyabileceÄŸini gösteren filmdir bana göre. Oldukça sıradan bir hikaye olmasına raÄŸmen Edward Norton ve Naomi Watts’ın performansları izlemesi keyifli bir dram ortaya çıkarmış. Aynı adlı romandan uyarlanan film GüneydoÄŸu Asya’da çekildiÄŸinden midir bilinmez kendi türleri arasında ön plana çıkmayı baÅŸarıyor. Norton’ın içinden daha kaç karakter çıkabilir gibi cevabı olmayan sorular da film sonrası akılda kalanlar arasında olacaktır.
Ek: Filmin sonundaki şarkıyı merak edenler için: A La Claire Fountaine
6. The Illuistonist/Sihirbaz (2006)
IMDB: 7.6
The Prestige ile aynı zamanlarda vizyona giren aynı derecede baÅŸarılı bir sihirbaz filmi. Kurgusu da en az Prestige kadar ÅŸaşırtıcıdır. Özellikle beklenmedik finali ve Norton’ın yanı sıra Jessica Biel ve Paul Giametti’yi barındıran kaliteli oyuncu kadrosuyla izlenmeye deÄŸe bir filmdir.
7. The Incredible Hulk (2008)
IMDB: 6.9
Karşımıza oldukça farklı bir Edward Norton çıkartan film. Bu tarz filmlerden hoÅŸlananlar için Edward Norton’ın enfes oyunculuÄŸu kaçırılmamalıdır tabi ki. Ancak ben senaryo ve kurgu açısından Norton’ın seviyesinin altında kalmış bir film olduÄŸu kanısındayım. Yine de aksiyon dolu, keyifli bir 2 saat geçirmek için tercih edilebilir.
8.Moonrise Kingdom /Yükselen Ay Krallığı (2012)
IMDB:7.8
Wes Anderson’ın elinden çıkmış bir filmi beÄŸenmemek mümkün deÄŸildir benim için. İşin içinde bir de Edward Norton varsa gerisini siz düşünün. Yükselen Ay Krallığı, Norton severler için çerez tadında bir filmdir. İzlediÄŸinizde İlk Korku filmindeki Edward Norton’ı anımsatır. İlk Korku’daki Aaron’ın avukatına nasıl biri olduÄŸu sorulduÄŸunda izci bir çocuk gibi cevabı alınmıştır. Belki de Anderson’ın Edward Norton’a bir izcibaşı rolü biçerken esin kaynağı oyuncunun ilk filmi olmuÅŸtur.
Filmin kadrosu insanın iÅŸtahını açan türden: Bruce Willis, Tilda Swinton, Bill Murray, Frances McDormand Norton’a eÅŸlik eden usta oyuncular.
Ayrıca her Wes Anderson filmi gibi müthiş bir müzik ziyafeti de sizleri beklemekte. Fragmanda çalan şarkı için: Francoise Hardy - Le Temps de l'Amour
9. The Grand Budapeste Hotel /Büyük Budapeste Oteli (2014)
IMDB:8.1
2014 yılının en iyi filmlerinden. Wes Anderson-Edward Norton buluÅŸmasının ikinci ürünü. Oyuncu kadrosu tabi ki Anderson’a yakışacak bir kadro. Sanatsal bir anlatımın, naif bir senaryonun buluÅŸması. Mutlaka izlenmesi gereken bir film. Burma bıyıklı bir Edward Norton ise bonusu.
10. Birdman/ Atmaca (2014)
IMDB: 7.9
GeçtiÄŸimiz yılın sinema dünyasına bir armaÄŸanı daha. Michael Keaton’ın baÅŸrolde oynadığı filmde Edward Norton’ı küstah bir tiyatrocu olarak izliyoruz. Artık Norton’ın oyunculuÄŸunun üzerine söylenecek veya tartışılacak pek bir ÅŸey kalmadığını biliyoruz. Bu yüzden arkanıza yaslanıp büyük bir keyifle takip edeceÄŸiniz uzun ancak akıcı, kült olmaya aday Birdman ile baÅŸbaÅŸa bırakıyorum sizleri.
IMDB: 7.7
Edward Norton’la tanışma filmi de diyebiliriz. Norton daha ilk filminden ileride yapacağı iÅŸlerin bir önizlemesini vermiÅŸ. İlk Korku, daha sonraki iÅŸlerinde de karşımıza çıkan ÅŸizofrenik bakışları Norton’ın en genç halinde izleme fırsatı sunuyor bizlere. BaÅŸrolde yer alan usta aktör Richard Gere’in gölgesinde kalmayı kabullenmeyen daha doÄŸrusu doÄŸası gereÄŸi kabullenemeyen bir Edward Norton var karşımızda. Belki de bu sebeple çoÄŸu insan Norton’ın yeteneÄŸinin doÄŸuÅŸtan geldiÄŸini savunuyor. 2000 kiÅŸi arasından Aaron rolü için seçilmesinin baÅŸka bir nedeni de olamaz diye düşünüyorum. Birden fazla temanın oldukça baÅŸarılı bir biçimde iÅŸlenmesiyle IMDB’de 7.7 puan almayı baÅŸaran bu film salt Edward Norton’ın final sahnesindeki oyunculuÄŸu için bile izlenebilir.
2. American History X /Geçmişin Gölgesinde (1998)
IMDB: 8.6
Her ne kadar Edward Norton’ın döktürdüğü bir film olsa da baÅŸarısını oyunculuklar kadar kurguya da borçludur “GeçmiÅŸin Gölgesinde.” Yönetmenin ilk deneyimi olmasına raÄŸmen ırkçılık üzerine çekilmiÅŸ milyon tane filmin önüne bir anda geçmeyi baÅŸarabilmiÅŸtir. Herkesin en az bir defa izlemesi gerektiÄŸini düşündüğüm bu film Edward Norton’a en iyi oyuncu Oscar adaylığını getirmiÅŸtir. Rolü için fiziksel deÄŸiÅŸimin yanı sıra ruhsal bir deÄŸiÅŸimden de geçtiÄŸi izlenimini uyandıran performansı filme damgasını vurmuÅŸtur.
Hiç kuÅŸkusuz en etkileyici sahnelerinden biri Norton’ın bir bakışıyla oyuncu, film, senaryo gibi kavramları tamamen soyutlaÅŸtırarak karaktere büründüğü andır.
3. Fight Club/ Dövüş Kulübü (1999)
IMDB: 8.9
Edward Norton ve Brad Pitt’in baÅŸrolleri paylaÅŸtığı David Fincher’in efsane filmi hakkında pek bir ÅŸey söylemeye gerek yok sanırım. Kültler arasında yerini çoktan almış olan Dövüş Kulübü’nü ÅŸu sözlerle bir kez daha hafızalarda canlandırmakta yarar var:
“Lanet olsun! Bütün bir nesil benzn pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuÅŸ. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peÅŸinde… Nefret ettiÄŸimiz iÅŸlerde çalışıp, gereksiz ÅŸeyler alıyoruz… Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne büyük bir savaÅŸ yaÅŸadık ne de büyül buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaÅŸ. En büyük buhanımız hayatlarımız...”
4. 25. Hour / 25. Saat (2002)
IMDB: 7.7
Oscarlı oyuncu Philip Seymour ile halen nasıl Oscar alamadığına ÅŸaşırdığımız Edward Norton buluÅŸması. Edward Norton’ı diÄŸer rollerinden farklı bir rolde görüyoruz. Bu nedenle dönüm noktası niteliÄŸinde bir film sayılabilir. Özellikle monolog performansları kendisine bininci kez hayran olmamızı saÄŸlayacak nitelikte.
5. The Painted Veil/ Duvak (2007)
IMDB: 7.5
OyunculuÄŸun bir senaryoyu nerelere taşıyabileceÄŸini gösteren filmdir bana göre. Oldukça sıradan bir hikaye olmasına raÄŸmen Edward Norton ve Naomi Watts’ın performansları izlemesi keyifli bir dram ortaya çıkarmış. Aynı adlı romandan uyarlanan film GüneydoÄŸu Asya’da çekildiÄŸinden midir bilinmez kendi türleri arasında ön plana çıkmayı baÅŸarıyor. Norton’ın içinden daha kaç karakter çıkabilir gibi cevabı olmayan sorular da film sonrası akılda kalanlar arasında olacaktır.
Ek: Filmin sonundaki şarkıyı merak edenler için: A La Claire Fountaine
6. The Illuistonist/Sihirbaz (2006)
IMDB: 7.6
The Prestige ile aynı zamanlarda vizyona giren aynı derecede baÅŸarılı bir sihirbaz filmi. Kurgusu da en az Prestige kadar ÅŸaşırtıcıdır. Özellikle beklenmedik finali ve Norton’ın yanı sıra Jessica Biel ve Paul Giametti’yi barındıran kaliteli oyuncu kadrosuyla izlenmeye deÄŸe bir filmdir.
7. The Incredible Hulk (2008)
IMDB: 6.9
Karşımıza oldukça farklı bir Edward Norton çıkartan film. Bu tarz filmlerden hoÅŸlananlar için Edward Norton’ın enfes oyunculuÄŸu kaçırılmamalıdır tabi ki. Ancak ben senaryo ve kurgu açısından Norton’ın seviyesinin altında kalmış bir film olduÄŸu kanısındayım. Yine de aksiyon dolu, keyifli bir 2 saat geçirmek için tercih edilebilir.
8.Moonrise Kingdom /Yükselen Ay Krallığı (2012)
IMDB:7.8
Wes Anderson’ın elinden çıkmış bir filmi beÄŸenmemek mümkün deÄŸildir benim için. İşin içinde bir de Edward Norton varsa gerisini siz düşünün. Yükselen Ay Krallığı, Norton severler için çerez tadında bir filmdir. İzlediÄŸinizde İlk Korku filmindeki Edward Norton’ı anımsatır. İlk Korku’daki Aaron’ın avukatına nasıl biri olduÄŸu sorulduÄŸunda izci bir çocuk gibi cevabı alınmıştır. Belki de Anderson’ın Edward Norton’a bir izcibaşı rolü biçerken esin kaynağı oyuncunun ilk filmi olmuÅŸtur.
Filmin kadrosu insanın iÅŸtahını açan türden: Bruce Willis, Tilda Swinton, Bill Murray, Frances McDormand Norton’a eÅŸlik eden usta oyuncular.
Ayrıca her Wes Anderson filmi gibi müthiş bir müzik ziyafeti de sizleri beklemekte. Fragmanda çalan şarkı için: Francoise Hardy - Le Temps de l'Amour
9. The Grand Budapeste Hotel /Büyük Budapeste Oteli (2014)
IMDB:8.1
2014 yılının en iyi filmlerinden. Wes Anderson-Edward Norton buluÅŸmasının ikinci ürünü. Oyuncu kadrosu tabi ki Anderson’a yakışacak bir kadro. Sanatsal bir anlatımın, naif bir senaryonun buluÅŸması. Mutlaka izlenmesi gereken bir film. Burma bıyıklı bir Edward Norton ise bonusu.
10. Birdman/ Atmaca (2014)
IMDB: 7.9
GeçtiÄŸimiz yılın sinema dünyasına bir armaÄŸanı daha. Michael Keaton’ın baÅŸrolde oynadığı filmde Edward Norton’ı küstah bir tiyatrocu olarak izliyoruz. Artık Norton’ın oyunculuÄŸunun üzerine söylenecek veya tartışılacak pek bir ÅŸey kalmadığını biliyoruz. Bu yüzden arkanıza yaslanıp büyük bir keyifle takip edeceÄŸiniz uzun ancak akıcı, kült olmaya aday Birdman ile baÅŸbaÅŸa bırakıyorum sizleri.
Unknown
-
04:37
Edit this post
Duvar’a Karşı, Temmuz’da ve son olarak Kesik filmiyle karşımıza çıkan Fatih Akın,Türk asıllı Alman bir yönetmen. Siya SiyaBend ise Akın’ın müzikle İstanbul’un tarifini yaptığı
İstanbul Hatırası (Crossing the Bridge the Sound of İstanbul) adlı belgeseliyle adı duyulan grup.
Ancak grubun oluşumu belgeselin yapımından çok daha öncesine dayanıyor.Kendilerini Fatih
Akın aracılığıyla anlatma fırsatı yakalamışlar sadece.Yaklaşık 19 yıldır albüm çıkarmaksızın
sokak müziğini gerçek anlamda yaşatan Siya SiyaBend, gölgenin gölgesi anlamına gelen adını
mezapotamyadaki bir halk kahramanından almaktadır.Özgür insanlara müzik üretiyoruz
sloganıyla dikkatleri çekmeyi başaran grup doğaçlama müziğin yanı sıra semahlar ve deyişleri de
kendilerine özgü bir şekilde yorumlamaktadırlar. Kurulduğu günden itibaren sokağın nabzını
tutmakta ve belirli bir türü benimsemeyi reddetmektedirler.Bugünlerde Hakan Özboz
(gitar/vokal), Memduh Özdemir (bas) , Murat Toktaş (solist/gitar/perküsyon) ,Erdem (davul), Li
kadrosuyla yoluna devam etmektedir. Grubun solistliğini bizon lakaplı Murat Toktaş
üstlenmektedir. Kendileri yaptıkları müziği şu cümle ile özetliyorlar: doğaçlama öykü anlatan
muratın vokali doğaçlama çalınan müzikle ssb sezgisel düşgörücü bir öykübilimcilik eylemidir.
Grup, müzik alanındaki normlara tepki olarak ortaya çıkmış. Günümüz müzik standartlarının oldukça ötesinde bir müzik algıları var. Bu sebeple de müzik piyasasının
karşısında yer almayı tercih ediyorlar. Çıkardıkları demoları elden dağıtarak var olmaya
çalışsalar da grubun solisti Bizon Murat son zamanlarda bıçağın kemiğe dayandığını söylüyor.
Polisin sokakta çalmalarına ve CD’lerini satmalarına engel olmaya çalışmasının yanı sıra
kimilerinin sırf sokakta çaldıkları için onları küçümsediğini hatta hastalıklılarmış tavrı
takındığını dile getiriyor. Tüm bunlara bir de geçim sıkıntısı eklenince gelen albüm tekliflerini
reddetmenin zorluğundan da bahsediyor. Bu durumda ise bir albüm çıkarıp gelen parayla adam
gibi iÅŸler yapmak istediÄŸini de ekliyor.
Unknown
-
05:39
Edit this post

Dünya üzerinde binlerce şehir ve bu şehirlerde yaşayan milyonlarca insan... Tüm bu şehirler ve insanlar birbirleriyle sonu gelmez bir etkileşim içerisindeler. Geçmişten günümüze dek toplumların bir araya gelmesiyle oluşturduğu şehirler değişen dinamikleriyle beraber aynı toplumları etkilemeye devam ediyor. Sokaklar, caddeler, binalar ve şehir dendiğinde akla gelen diğer tüm unsurlar bireylerin yaşam tarzlarına tutulan birer ayna niteliğini taşıyor. Doğaya kentleşme ile biçim verdiğini düşünen insanoğlunun aslında kendini şekillendirdiği de tutulan bu ayna sayesinde anlaşılıyor. Doğaya verilen zarar zamanla insanlara verilen bir zarar haline gelirken, yapılan her yatırım bir nebze olsun kişilerin geleceklerini güvence altına alıyor.İnsanlar şehirleri kirletiyor. Öyle ki yaşamın her katmanına yayılan bu kirlilik türlerine isim koymakta zorlanır hale geliyoruz. Gürültü kirliliği, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve görüntü kirliliği adlandırabildiklerimizden sadece birkaç tanesi. Ne yazık ki finansal çıkarlar uğruna tahrip edilen doğaya verilen zararı anlatmaya kalktığımızda bu tamlamaların tümü yetersiz kalıyor. Dikilen her yeni gökdelen gökyüzüne kim daha çok yaklaşabiliyor yarışı içinde.Ekonomik ve siyasi gücü elinde bulundurulanlar kat sayısı iki hatta üç basamaktan oluşan binalar dikerek medeniyetin zirvesine ulaşılacağı propagandasıyla kendilerini haklı çıkarma derdindeler."Metropol" adı altında kirliliği şehirleşmenin en doğal sonucu olarak lanse ettikleri bu yapılar ile küçük bir çocuğun kendisinden başkasının faydalarını gözetmeksizin oyuncaklarıyla kurduğu ve boyunun üç-dört katı çarşaflarla örttüğü yapılardan ideolojik olarak ne farkı var? Annesinin o çarşafları daha sonra ne zahmetlerle yıkayıp ütüleyeceğini umursamayan çocuk misali şehirleşmeyi çıkarları doğrultusunda anlayanlar da düşüncesiz davranışlar ve uygulamalarla hem topluma hem de çevreye geri dönülmesi zor zararlar veriyor.Kentlerin içinde bulunduğu durumu tek bir insan grubuna mal etmek tabi ki doğru bir davranış değil. Bireylerin üzerlerine düşen görevleri bilinçsiz ya da bilinçli bir şekilde yerine getirmemesi de düzensiz şehirlerin oluşmasının bir diğer önemli nedeni.Şehirler insanları kirletiyor. Koşuşturmayı günlük hayatın merkezine koyan kentli yaşam şekli insan enerjisini sömürmek üzerine kurulu. Temel sorumlulukların yanında kendine de vakit ayırmak isteyenler kazananı olmayan bir maratonun yarışçısı haline geliyorlar. Hızlı yaşamanın bir mecburiyete dönüştüğü şehirler insanları her alanda bir rekabetin içine sürüklüyor. Sonuç olarak menfaatçi, diğer insanları ve canlıları önemsemeyen, piramidin tepesine kendini yerleştiren bireyler ortaya çıkıyor. Şehirsel yapıların zarar verdiği maddi değerler, yozlaşan manevi değerlerle birlikte toplumun katmanlaşmasına yol açıyor. Bu durumsa artık görmeye alışkın hale geldiğimiz problemleri beraberinde getiriyor. Psikolojik sorunlar toplumu tüketecek seviyeye çıkıyor; cinayetler, tecavüzler, soygunlar sıradanlaşıyor. İnsanın doğanın kaynaklarını tüketmesine karşılık şehir yaşamı da insanı tüketiyor. Herhangi bir kimliğe bürünememiş, insanını fabrikada işler gibi biçimlendiren bu tür metropollerin aksine doğaya uyum sağlamayı başarabilmiş şehirler kent yaşamının insanı olumsuz etkilediği düşüncesinin antitezi konumunda. Şehirlerin insanı üzerine giydiği bir kıyafet misali tanımladığını kabul edecek olursak bireysel çıkarlar yerine toplumsal çıkarların esas alındığı kentlerin hedef kabul edilmesi gerektiği gerçeği apaçık bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Konumuza uygun gördüğümüz videoları izleyebilirsiniz.
Unknown
-
05:32
Edit this post
Yaşadığımız hayatların sınırları vardır. Doğası gereği insan bu sınırların dışına çıkmayı hayal etmeden yaşayamaz. Düşlerimiz en karanlık zamanlarda bir umut ışığı olur bizlere. Ya da düşlerimizi yaşayanlar. Gerçekle ulaşamadığımız bu ışığa kurgu yoluyla ulaşmaya çalışırız. Kurgusal karakterlerin yaşamlarından kendimize pay biçmeye başlarız. Onların başarılarıyla mutlu olur, sıkıntılarıyla üzülürüz. Biz ki çevremizde yaşanan onca sıkıntıya aldırış etmeyen insanlar, okuduğumuz kitabın karakterinin başına bir şey geldiğinde kimi zaman bir ah çeker kimi zaman da gözyaşlarımıza hâkim olamayız. Oysa bilmiyor muyuz bu olayın sadece bir kurgudan ibaret olduğunu? O halde bizi bu denli etkileyen ne?
Ben insanların birden fazla karakteri olduğuna inanırım. Ortaya çıkardıkları veya çıkartmadıkları fakat ruhlarının derinliklerinde bir yerlerde her zaman var olan, ortaya çıkmayı bekleyen. Kurgu denen kavram da hayatın ta kendisidir. Bu yüzdendir ki her okuduğumuz, izlediğimiz kurgusal karakterde kendimizden bir parça buluruz. Bizi bize anlatan. Ya hayalini kurduğumuzdur kurgu ya da gerçeğimiz. İnsan ile kurgu arasındaki bütünleşme işte bu noktadan sonra başlar.
“Bütün güzel kadınlar zannettiler ki
Aşk üzerine yazdığım her şiir
Kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim
Onları iş olsun diye yazdığımı
Bilmenin”
Der Orhan Veli “İş Olsun diye” adlı ÅŸiirinde. Birkaç dizede özetler aslında insanı kurguya yönelten noktayı.
Kurgu dünyayı yaşanabilir hale getirir. En az biz olan, bizi anlatan olay ve karakterler kadar zıt ve farklı olanı da severiz. Tekdüze yaşamlarımızdan bizi koparıp farklı bir tat verir bu olay ve karakterler. Farklı olaylarda, yabancı kişilerle, bambaşka mekânlarda kaybederiz kendimizi. Kurgu okumanın ya da izlemenin en temel amaçlarından biri de bu değil midir zaten. Başka hayatlara girmek, bize yabancı olanların ruhlarında dolaşmak. Sonunda da belki o ruha bürünüp, karakterin kendisi olup, bütünleşmek. Bu durumun sonucunda da diğer insanları belki de dünyayı algılayıp, anlamak.
Dünyaya ve gerçekliğe gözlerimizi açtığımız anda kurguya da gözlerimizi açarız. Daha anne karnındayken şarkılarla, masallarla tanıştığımız kurgu yaşam boyunca bizimledir. İzlediğimiz çizgi filmler değişir; diziler, filmler gelir yerlerine. Okuduğumuz masallar değişir; romanlar, şiirler alır yerlerini. Değişmeyen tek şey kurgudur. Derinlere indiğimizde insanın varoluşu bile bir kurguya dayalı değil midir zaten? Doğumdan öncesi ve ölümden sonrası. Bilinmeyen her şey birer kurgu halini alır insan beyninde. Kişiler ise bu kurguların kahramanları. Bu noktadan sonra dünya insanın kendi zihninde yaşadığı kurgu ve diğer insanların kurgusu olmak üzere ikiye ayrılır. İnsandaki farklı olana ulaşma duygusu burada da kendini gösterir ve kurguya olan açlık tam bu noktada başlar. Kitaplar okunur, filmler izlenir. Farklı yaşamlara girilir. Çoğu zaman bu yaşamlar kendi hayatlarımızdan daha çekici, kahramanları ise hayatımızdaki insanlardan daha sevilesi gelmeye başlar. Peki neden? Niçin kendi kurgularımızda bu denli mutlu olamıyoruz. Neden yaşamımızdaki insanlara kitap ya da film karakterleri kadar değer veremiyoruz? Kurgudaki mükemmellikten mi yoksa bizim kurguya olan yaklaşımımızdan mı? Belki sandığımız gibi bu karakterlerin insansı hatalardan uzak, mükemmel tavırları değildir onları bu denli çekici kılan. Ya da tersine bize benzemeleri. Bizler gibi düşünüp hatalar yapabilmeleri, az da olsa kusurlarımızla yaşabilmemizi sağlayabilmeleri. Hiç düşündünüz mü kurgusal bir karakteri tanıma sürecini. Karşılaştırdınız mı bir insanı yeni tanımaya başladığınız zamanlarla. Onları dış görünüşlerine göre mi sevdik. Ayırdık mı güzel, çirkin, zayıf, şişko, aptal, zeki diye? Karakteri yaratan kişi nasıl anlattıysa bize onu öyle tanıdık. Ne bir eksik ne de bir fazla. Birini yazarının bakış açısından tanımakla, kendi bakış açımızdan tanımanın farklılıklarını fark edebilirsek eğer, kitaplardaki karakterleri tanır gibi tanımaya çalışırsak insanları belki o zaman gerçek sevginin tadına varabileceğiz.
Unknown
-
04:36
Edit this post
Teknolojinin yararları kadar birçok zararı olduğu da herkes tarafından bilinen bir gerçek. Hayatımızı kolaylaştırıyormuş gibi görünen akıllı telefon, tablet ve bilgisayarlar bu duruma verilebilecek en güzel örnekler. Özellikle sosyal medya kavramının yaşantımıza girmesiyle beraber büyük ivme kazanan toplumsal bir dönüşümden bahsetmek mümkün.
Son yıllarda hayatımızı ele geçiren yeni bir ortam: sosyal medya. Kişilerin kendilerini ifade etmelerini kolaylaştıran platformlar gün geçtikçe popülerleşmekte. Öyle ki maksimum seviyeye ulaşan bu durum yüzyıllar boyunca birikerek oluşan gelenek, görenek ve kültür gibi kavramları da hapsi altına almış durumda. Popüler kültür olarak adlandırılan canavarı sosyal medyanın topluma en büyük darbesi olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Durup etrafınıza baktığınızda ellerindeki telefondan başka olan bitene gözlerini kapamış insanlarla çevrili olduğunuzu fark edeceksiniz. Bu kimseler çevrelerindeki gelişmeleri avuçlarının içine sığdırabildikleri sanal dünyadan takip etmekte, tepkilerini yine aynı sanal ortamda göstermektedirler.Sonuç mu? Bir yemek masasında, bir dost sofrasında birbirleriyle konuşmayan hatta kafalarını kaldırıp karşılarındaki insanın gözlerinin içine bakmayan sanal kimlikler. Oluşan sanal kültür ve yaşanan toplumsal çöküşler. İnsanın insana bu denli yakın olması ama bir o kadar da uzak düşmüş yaşantılar.
İnsan olduğumuzu unutup bir robota dönüşmeden önce gitgide daha büyük bir çılgınlık haline gelen sosyal medya akımına müdahale etmeliyiz. Birbirimizi çoktan unutur hale geldik ancak varoluşumuzu unutmadan bu sürece bir son vermeliyiz. Hayat gerçekte yaşadığımız tecrübelerle ders verir bize, klavye üzerinden dokunduğumuz harflerle değil.
Unknown
-
05:29
Edit this post
Unknown
-
07:51
Edit this post
Unknown
-
02:36
Edit this post
Yeni trend Peştemal havlular bu yazda ilgi üstüne ilgi görüyor polyester barındırmaması el işleme ve pamuktan oluşması kullanıcıya rahatlık ve kaliteyi yaşatıyor diğer plaj havlularından farklı olarak daha hafif ve daha emici fiyatları ise diğer plaj havlularıyla hemen hemen aynı gibi
peştemal plaj havlularıyla ilgili araştırmamız sonucu www.ulkeshop.com da uygun ve değişik renklerini bulabildik ve sizlerle paylaştık.
Åžimdiden iyi tatiller.
Unknown
-
09:20
Edit this post
Devlet çözümünü bekleyen şiddet aklıyla karşı karşıyayız hayatımızı tehdit eden şiddetci bireyler her yerde karşımıza çıkabiliyor bu şiddet severler özellikle trafikte hata yapmanızı asla affetmiyorlar sağ kapılarında hazırda bekleyen yaralama öldürme aletleri ile sizlerin en ufak hatasında aniden karşınızda savaş yada öl haykırışlarıyla beliriyorlar araç kullanma sizin karakteriniz yada kişiliğiniz algılanıyor bu şiddete maruz kalmamanız için yapmanız gerekenler keşke olabilse ama inanın yok tavsiye olarak biber spreyi olabilir ama bununda panzehrini bulduklarını düşünüyorum ölü taklit'i yapmak sanırım bir nebzede olsa sorunu çözecektir.
Bireysel silahlanmanın mahalle bakkalınızda bulamayacağınız avokado,ananas,kivi gibi gıda ürünlerinden daha kolay vede uygun olarak bulabiliyorlar.
Hatırlayın her köşe başında seyyar satıcılarda yada mağaza adı altında dükkanlarda çeşit çeşit vitrinlerde sıralanıyorlar bunun bir yasağı var'mı? bilemiyorum var ise belli'ki yaptırımı çok kabul görmüyor bugün lise çağındaki çocuk diyebileceğimiz bireylerde dahi bu silahlar mevcut olabiliyor.
Küçük bir basın açıklaması yada bir protesto 10 yıllarca yada ömür boyu hapsi istenirken bu tür cinayet silahları satan bulunduran hiç bir şekilde ceza almıyor.
Bu ülke sorunu umarım yakın tarihte bir çözüme kavuşturulması gerçekleşir.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)
Most Reading
-
Dünya kirlenmeye israfa yağmalanmaya tüm hızıyla devam ediyor! dünya kirliliğinde çin hindistan başı çekiyor
-
Bazı takipçilerimiz gerçek medyumlukla yada yaşam koçluğu ile ilgisi olan güvenilir sertifikalı birileri varmıdır bildiğiniz diye sormuşlar....
-
1. Primal Fear/ İlk Korku (1996) IMDB: 7.7 Edward Norton’la tanışma filmi de diyebiliriz. Norton daha ilk filminden ileride yapacağı iÅŸle...
-
Takipçilerimizin maillerine istinaden yanlış bilinen soruları elimizden geldiğince anlatmaaya çalıştık. Deep web ile ilgili bildiğiniz bilme...
-
Ukraynalı 22 yaşında sosyal medya fenomeni anastasiya shpagina Şaşırtmaya devam ediyor. Herkeze bu gerçek olabilirmi dedirtten anastasiya şi...
Categories
0beden
1 ayda kilo verme
23 nisan
3 çocuk
abiye
adım david
adobe cs6 photoshop
aksesuar
alzaymır
american beauty
anastasiya shpagina
animal
animasyon
animasyon karakterleri
animatörler
aşk büyüsü
atatürk
ay tutulması
ayakkabı
ayı videosu
barış manço
bayan
bayan kaÅŸ modelleri
bayan manken
beden dili
belgesel
belle
benzerlik çalışmaları
bıçaklı saldırı
bikini modelleri
bileklik
birdman
bluejan
blüz
Bob's Burgers
brad pitt
cennet koyu
Chernobyl
cinema parodiso
çalış plajı
çekim yasası
Çernobil felaketi
çetin tekindor
çin
çinin nüfusu
çizgi film
çizgi film karakterleri
çocuk bayramı
çocuk yapma
dans edenler
dans eÄŸitimi
dans figürleri
deep web
deep web nasıl girilir
deep web nedir
dejavu nedir
dekupe
dekupe çalışmaları
deniz kirliliÄŸi
depresyon
depresyon ilaçları
depresyon tedavisi
depresyondan nasıl kurtulurum
derin web
doong son
dövüş kulübü
dünya düzdür
dünya felaketleri
dünya kaynakları azalması
dünyada en çok oskar kazanan filmler
dünyadan haberler
dünyanın en büyük mağarası
dünyanın en çok izlenen filmleri
dünyanın en kirli ülkeleri
dünyanın en zor işleri
dünyanin en çok hasilat yapan filmleri
düşünce gücü
düşünme gücü
edward norton
emlak borcu
emlak kredisi
en iyi filmler
enteresan fotoÄŸraflar
enteresan resimler
epilasyan yapanlar
epilasyon
epilasyon yapmayan kadın
erol büyükburç
eski gazeteler
estetik kaÅŸ modelleri
etek
evcil hayvan
evlilik teklifi
evlilik teklifi ipuçları
eylül cansın
facebook
fal
far
faralya
faralya köyü
fashion
fast food
fethiye
fikir
film
film önerileri
fondöten
formda yaÅŸamak
fransa
funazuÅŸi
garip fotoÄŸraflar
garip resimler
gazete arÅŸivleri
gazete manÅŸetleri
gece
gecekondu yıkımları
geçmişin gölgesinde
geçmişten manşetler
gelenek
gerçek medyum
gir kanıma
gizlikent ÅŸelalesi
görenek
gülen insan
gülümseme
güneş tutulması
güvercin
gym
halit ergenç
hamburger
hava kirliliÄŸi
hayalperest
hayatınızı değiştirecek filmler
hayatinizi degistirecek filmler
hayvan barınakları
hazır giyim
hızlı kilo verme
içinizi ürperten videolar
ilginç fotoğraflar
ilginç kaşlar
ilginç videolar
ilk korku
ilyas salman
imdb
inanç
inanılmaz fotolar
insan
insan psikolojisi
internet
internetin karanlık yüzü
ios 8.3
iphene 6
iphone
iphone 4s
iphone 5
iphone siri yükleme
israil
istanbul
istanbul kebapçıları
istanbul kentsel dönüşüm
istanbulun en kalabalık semti
iş adamı sakıp sabancı
iÅŸimi sevmiyorum
italya
Kaderimin Yazıldığı gün
kadın
kalabalık
kanser
kaş dövmeleri
kaş modası
kayahan
kayahan besteleri
kayahan sözleri
kayahan şarkıları
kebap
kedi
kelebekler vadisi
kensel dönüşüm nereler olacak
kentsel dönüşüm
keyif motel
kiralık daire
kirlilik
kolye
komik fotoÄŸraflar
komik resimler
komik videolar
köpek
kredi kartı borcu
kredili tatil
kuantum
küpe
lahmacun
lucy
makyaj
mango
mango 2015
mango 2016
mango bayan
mango kadın
manken
mavi bayrak deniz
medyum
medyum modası
mısır adası
milli egemenlik ve çocuk bayramı
moda
mp3
muÄŸla
mutlaka izlemeniz gereken filmler
mutlaka izlenmesi gereken filmler
nare-zuÅŸi
nükleer felaket
nükleer santral
obezite
orhan veli
orhan veli kitapları
orhan veli ÅŸiirleri
oscar
ölmeden önce izlemeniz gereken filmler
ölüdeniz
özgürlük
pantolon
Papa Françesko
peÅŸtemal plaj havlusu
petshop
photoshop
photoshop videoları
plaj aksesuarları
plaj gereksinimleri
plaj havlusu
profesyonel makyaj yapma videoları
pulp fiction
richard gere
ruj
sabancı üniversitesi
sabancı vakfı
sağırlık
sakıp sabancı
saklı kent kanyonu
salsa
samsara
santrallerin zararı
satılık daire
secret
secret nedir
selfie
sıfır beden
simpsons
sinema
siri
siri uygulaması nasıl yüklenir
siya siyabend
sokak magandası
sokak şarkıcıları
sosyal medya
spor salonu
stand up
su savaşları
sushi
sushi modası
suÅŸi
suşi mekanları
ÅŸehir
ÅŸehirleÅŸme
şişli etfalde ayakta tuvaletini yapan kadın
şişli etfalde tuvaletini yapan kadın
ÅŸizofren
tablet
taksim
taksim resimleri
tamer levent
tango
tarot falı
tatil
tatil beldeleri
tatil köyleri
tatil mekanları
Taylor Swift
taylor swift fan
taylor swift hayranlarına süpriz
taylor swift taylor swift şarkıları
teknoloji
telefon
thsirt
trafik magandası
trafik terörü
transeksüel
transeksüel mafyası
türkiye kentsel dönüşüm
twitter
ucuz roman
ugur yucel stand up
uğur yücel
ukrayna
umudunu kaybetme
unutulmaz filmler
up
uygun oteller
uygun resteurant
uygun tatil fırsatları
uygun yemek
uzun yaÅŸamak
uzun yaşamın sırları
victoria secret
victoria secret defileleri
victoria secret en çok kazananları
victoria secret en güzel mankeni
victoria secret mankenleri
victoria secret moda
victoria secret video
video
yasa
yasak
yasaklanan sıfır beden
yasaksız internet
yasmin gasimova
yaşam koçu
yaza fit girme
yaza hızlı kilo verme
yeme içme
yemek mekanları
yeni bir iÅŸ
yeni trendler
yeÅŸil bayrak deniz
youtube
yukarı bak
zor iÅŸler
ülkeblog. Blogger tarafından desteklenmektedir.